Geçen sene Ekim ayında “dilek defterime” kocaman harflerle Paris yazdıktan 3 gün sonra 40 Renk Fotoğraf Projesinin 10. rengi Paris diye açıklandığında bir kere daha inandım yürekten çağırmanın gücüne! İşlerimi ayarlar mıyım? 4 gün canım n’olcak? derken birden kendimi 1 haftalık bir planın içinde buldum. Proje Paris’te her yıl düzenlenen Müzik Festivali temalıydı ve 4 gün sürecekti ama bana yıllardır gitmek istediğim hayallerimin şehrine 4 gün yetmez diyerek 3 gün de kendimden ekledim ve 1 hafta boyunca elimde fotoğraf makinesi sokaklarda dolanacağımın hayaliyle Haziranı dar ettim!
Projenin sonunda açılan sergiye katılan fotoğrafım da aşağıdaki:
Benim en sevdiğim fotoğraf ise bu :
Bu karede daha sonra başka bir karma sergiye katıldı:
Kalacağım fazladan 3 güne 2 harami dostum da eklenince grup gittikten sonra kalmak üzere bir ev kiraladık. İnternetten pek anlaşılamıyor ama artık şansa mı yoksa hepsi aynı mı evlerin bilemiyorum çok tipik bir Fransız evinde kaldık! İşte son 3 gündeki silah arkadaşlarım Kübra ve Avşar! Ve gezi boyunca birlikte olduğumuz başta İlknur’um ve diğer tüm harami dostları.
Bazı filmler hiç bırakılmıyor. Yıllar yıllar önce seyrettiğim Les amants du Pont-Neuf hiç bir zaman bıkmadan tekrar tekrar seyredebileceğim bir filmdir. Hayallerimde Pont-Neuf altında bir gece oturmak vardı hep. Çok istemiş ve hep bir hayal kur dendiğinde kendimi köprünün altında düşlemiştim. Gezinin bir akşamını Müzik Festivaline ayırdığımızda bu hayalime yakın olduğumu hiç bilmiyordum. Bir çok sokak gezdik, fotoğraflar çektik ve en son takılıp kaldığımız bir mekanın önünde 17-18 yaşlarında genç bir gruba takıldık kaldık. Gece saat 2 ye gelirken artık müziğin biteceğini ama PONT NEUF ALTINDA devam edeceklerini ve eğer İSTERSEK onlarla gidebileceğimizi söylediklerinde tatlı bir gülümseme geldi kalbime! Ve işte o gece sabah 4’e kadar hayalini kurduğum köprünün altında, elimde küçük bir içki ile Julitte Binoche’u andım, kadehimi köprü üstü aşıklarına kaldırdım. Sabahın 6 sına kadar otele kadar yürümek zorunda kalmak bu hayalin yanında küçücük bir detay gibiydi! Ayaklarımı hissetmiyordum odama girdiğimde ya mutluluktan ya yorgunluktan!
Bir başka süpriz ise arkadaşım Beste’nin iki gününü taaa uzaklardan gelerek bana ayırması oldu. Beste olmasaydı Paris’i bu kadar iyi anlar mıydım? şimdi düşününce cevabı Hayır! Öyle özel yerlere götürdü ki beni! Siz de giderseniz :
Merci de yemek yiyin, Pierre Herme‘den makaronlarınızı alıp Malongo da organik kahvenizi için! Pierre Herme’nin hemen karşı köşesindeki küçük antika pazarını gezin. Carrusel Du Louvere içindeki NATURE & DECOUVERTES mağazasını gezin deli deli çaylar ve doğa malzemeleri alın!
Aslında gittiğim dönemde çok fazla paylaşımda bulunmadım: Direniş günleriydi ve aklım, kalbim hep burada Taksimdeydi ve o günlerde bu fotoğrafları paylaşmak nedense içimden gelmedi ancak direnişe devam ettik! Paris’te de durmadık! Türk yürüyüşüne katıldık.
Ekmekler aklımda kaldı en çok, doyamadım ekmek yemelere ve Angelina‘da içtiğim sıcak çikolata ile sıcacık brioche! Yolunuz düşerse mutlaka: 226 rue de Rivoli . Ekmeklerinizi alıp yolun karşısındaki “jardin des tuileries” koca parkta da yiyebilirsiniz!
Ben tadına doyamadım! Bugün bu yazıyı hazırlarken fotoğraflara baktığımda tekrar tekrar gitsem bıkmam, her adım başı oturup içtiğim “espresso”lardan fenalık gelmez, bir şarkı gibi dinlerim sokaktaki konuşmaları, saatlerce nehrin kenarında yürürüm yorulmadan bir “of” bile demeden diye düşündüm. Bunca yer gördüm bu yaşıma kadar, bu kadar hayalini kurduğum başka bir şehir daha olmadı ve hayali kurduğum şehir beni hayal kırıklığına hiç uğratmadı..
quand il pleut sur paris, c’est qu’il est malheureux, quand il est trop jaloux, de ses millions d’amants, il fait gronder sur nous, son tonnerr’ éclatant, mais le ciel de paris, n’est pas longtemps cruel, pour se fair’ pardonner, il offre un arc en ciel
(Paris’e yağmur yağdığı zaman, O üzgün olduğu içindir, Kıskandığı zaman, Şehrin milyonlarca diğer aşıklarını, Üzerimize gönderir Gürleyen gök gürültüsünü, Ama Paris seması, Çok zalim değildir, Affedilmeyi umarak, Bir gökkuşağı sunar)
Ben yazmalarla yetemeyeceğim, en iyisi mi elimden geldiğince anlatmaya çalıştığım fotoğraflara bakın 🙂
İyi seyirler!
Bunu paylaş:
- Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Twitter üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Pinterest'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- WhatsApp'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Yazdırmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Telegram'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
Yorumlar (7)
beste :
02 Kasım 2013 | 19:16Canim Ayça’cim o senin guzel isigin guzel enerjin nereye gitsen pesinden geliyor onun için guzel insanlar, yerler çikiyor karsina 🙂 çok keyifli iki gundu seninle dunyanin obur ucuna bile giderim ben 🙂 Gene geleceksiniz bize de geleceksiniz ogluslar beraber fotograflar cekecek goruyorum o guzel gunleri ve heyecanla bekliyorum 🙂
Zeynep A :
04 Kasım 2013 | 21:00Ayça’cığım, 4:30a kadar seyrettim. Hayran kaldım! Gittikçe daha güze çekiyorsun ve gözümüzün önünde oluyor bu 🙂
EN çok da (sergi fotondan sonra) sigara içen o kadını beğendim! Harika kareler, harika pozlamalar yakalamışsın!
Ayça Oğuş :
05 Kasım 2013 | 15:03Zeynep çok teşekkür ederim :== O kadar çok seviyorum ki bu şehri ondandır belki :=)) Sergiye o kadını istedim ama hocam bunu seçmiş :=) )naapalım .. kırmızılı metrodaki kadın da bir önceki insan hikayeleri sergisindeydi o sigaralı kadına sergi kısmet olamadı bir türlü :=))
Ayça Oğuş :
05 Kasım 2013 | 15:04Bestecim aynen! bende seninle her yeri gezerim sıkı bir gezi arkadaşısın sen emin oldum buna :=)) keyifli bir gezi arkadaşı .. :=) Öpüyorum
esra :
06 Kasım 2013 | 14:56nefis nefis bayıldım harika bir görsel şölen harika bir enerji yansıyor yazılarından bayıldım bu hafta gidip gezeceğim sergiyi sevgiler
Fidan :
20 Kasım 2013 | 20:43Ayçacım,
Muhtemelen beni hatırlamazsın (öykünün arkadasıyım)ama yorumlamadan geçemeyeceğim….harika bi kolaj olmuş… İstanbuldan sonra yaşayabileceğim tek şehir dediğim parisi senin gözünden görmek ve müzik zevkin için teşekkürler, çok ama çok beğendim, eline sağlık,
Sevgiler
Fidan
Ayça Oğuş :
21 Kasım 2013 | 15:37Şekerim neden hatırlamayacakmışım :=) hayatımın efsane eğlenceli gecelerinden birini yaşamışken hep beraber hahha :=))) Çok teşekkür ederim öpüyorum :=))