2013 yılının Ağustos ayında kuzusunu karşılarken doğum fotoğraflarını bana emanet etti İrem ve sonra bir gün bir doğum günü çekiminde rastladık birbirimize ” beni hatırladın mı” diye sordu? Hatırlanmaması mümkün olmayan gözleri vardı nasıl hatırlamazdım, güler yüzü yumuşacık sesi. Her biri biri birinden özel doğumlardan biriydi ve elbette hatırlıyordum. Aradan 2 yıl geçtikten sonra bu sefer başka bir doğum için bana seslendi. Telefonumda adını görünce
dedim “kardeş mi geliyor”
dedi “kitap geliyor”
dedim “nasıl?”
dedi ” hayallerimi takip ettim, kalbimi dinledim”
dedim ” e hadi o zaman”
Attık kendimizi biraz serin bir İstanbul sabahında Beyoğlu’ndan Karaköy’e. Güzel bir kahvaltı ettik uzun uzun dinledik , anlattık daha da güzeli çok duyduk o sabah birbirimizi. Kız kardeşlik gibi: her şeyden konuştuk ve sonrasında deklanşöre basmak o kadar keyifli oldu ki ve bence benim aldığım keyif yetmedi İrem de aldı eline makineyi O da benim fotoğraflarımı çekti. Karaköy’ün graffiti dolu duvarları önünde birbirimize poz verdik ben kendi alanımda her birini kullandım İrem ise yeni bebeğinin arkada kapağında, tanıtımlarında ve web sayfasında kullandı bende onur duydum.
İrem özel bir kolejde çalışırken kalbinin sesini dinleyip işi bırakıp ilk romanını yazdı ve bu ay kitapçılarda yerini aldı. Kitabın adı çok güzel “gitme, gül yanakların solar” ben ise şöyle okuyorum bunu “Gitme gül, yanakların solar” kendimi başkasına ikna edemedim bir türlü.
İrem beni kırmadı ve kitaptan 3 kişiye imzalı hediye etme talebimi geri çevirmedi. Kitap hakkında bilgi aşağıda ve birbirinden keyifle çektiğim fotoğraflar da .
Bu yazının altına sadece “kitap” bile yazsan olur 20 Ocak 2016 Çarşamba akşamı bir çekiliş yaparak talihlileri açıklayacağım. Çekiliş için yazının altına yorum bırakman gerekli yoksa çekilişe dahil edemiyorum.
Yorum yazman yeterli ama belki takip etmek istersen de
Instagram
Hayallerinin peşinden gidenlerin yolu açık olsun .. senin de güzel kadın…
İrem Uzunhasanoğlu ilk romanı ‘Gitme, Gül Yanakların Solar’ da mübadele döneminde yaşanan göç hikâyelerini okuyucusuna anlatmaktadır. Yazar 1983 İstanbul doğumludur. İlk, orta ve lise eğitimini Ayazağa Işık Lisesi’nde tamamlamıştır. İstanbul Üniversitesi’nde Filoloji okuduktan sonra New York Üniversitesi’nde Yüksek lisans’ını tamamlamıştır. Işık okulları ve Robert Kolej’de İngilizce ve İngiliz Edebiyatı dersleri vermiştir. İlk öyküsü Varlık Dergisi’nde yayımlanmıştır. Romanı 2016 Ocak ayında Epsilon Yayınevi tarafından basılmıştır.
”Çünkü ağlamazdı Rumeli insanı. Ağıt yakmazdı. Tefekkür ve tevekkül ederdi. Onlar milyonlarca hikâye içerisinde birer küçük damlaydı. Onlar Ege’nin sularında kutsanmış ve denize vuran yakamozun pırıltılarında parlamışlardı. Hikâyeleri burada bitmemiş, torunları tarafından ağızdan ağıza anlatılmıştı. Onlar gitmeyi de, gitmemeyi de en iyi bilenlerdi. Onlar bizim atamız, soyumuz, ceddimiz… Onlar bizim hikâyemizdi. Onlar bizdi. Biz onlardık.
Geçmişten şimdiye uzanan hikâyelerin rüzgârına kapılmış bir yazar… Ailesindeki kadınların izini süren bir kâşif. Dört kadının da müşterek kaderi olan yolculuklar, bavullar, mektuplar ve acılar her şeye rağmen umutla birbirine bağlanıyor. Nafia Hanım’la başlayan hikâye, Mediha ve Leman ile devam ediyor ve yazar kadının ellerinde can buluyor.
İrem Uzunhasanoğlu, Mubadillerin 1910’larda Yunanistan’da başlayan zorunlu göç hikâyesini, oradan oraya sürüklenen annelerin gözünden anlatarak tarihle aramızdaki mesafenin o kadar uzak olmadığını, elimizi uzatsak hissedebileceğimiz ama niyeyse görmeyi tercih etmediğimiz kaderleri dinlemenin ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor. Ve bir selam yolluyor Ege Denizi’nin her iki yakasına ve zeytin ağaçlarına ve sakız kokusuna ve derin maviye…”
Bunu paylaş:
- Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Twitter üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Pinterest'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- WhatsApp'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Yazdırmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Telegram'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
Yorumlar (6)
nevin :
15 Ocak 2016 | 20:35kitap
nevin :
15 Ocak 2016 | 20:35kitappp
Ceren Yener Marinkovic :
16 Ocak 2016 | 01:12Kitap
Ayca Filiz :
16 Ocak 2016 | 07:52Ne hoş bir hikayesi olmuş 🙂
Hasret taser :
19 Ocak 2016 | 00:14Resimler harika;))
Esma :
19 Ocak 2016 | 22:54Kitap