Bundan 9 ay önce doğumdan çıkıp eve geldiğimde içim içime sığmıyordu bu doğumu anlatabilmek için.
Doğru kelimeleri seçebilmek, doğru kareler ile bu kelimeleri süsleyebilmek bu kadar yoğun duyguları bana yaşatan bir doğum için çok zordu. Bu kadar sakin, sessiz bir o kadar güçlü, kendi akışında ilerleyen, saf, naif, doğal doğumu anlatmanın doğal kelimeleri olmalıydı ve ben bunları bulmakta zorluk çekecektim. O yüzden İhsan baba’yı yazdım.
Bir baba adayının anne adayına verdiği desteği anlattım. İhsan bana herhangi bir kursa gitmediklerini söylediğinde çok şaşırmıştım çünkü sanki son 1 senedir o doğum kursu senin bu benim geziyorlardı. Ece’ye verdiği destek, bebeklerine beraberce kavuşmak yolundaki çabaları takdir edilesi görüntüleri kamerama hapsetti o gün. Şimdi yine zorlanıyorum yazmaya çünkü hangi kelimeyi koysam büyü bozulacak gibi …
O yazımda demişim ki “keşke bir gün Ece anlatsa hikayesini, yazsa bir yerlerde ve cesaret verse anne adaylarına” . O gün bugün oldu. Posta kutuma yine sakince bir mail düştü ancak bu maili siz okumadan önce bu kadar özel kareleri paylaşmama izin verdikleri için çok çok teşekkür etmek istiyorum, bir çok kişiye ilham kaynağı oldunuz sevgili Ece, İhsan, Kaan..
kelimeler kesinlikle o gün yaşadıklarımı anlatmaya yetmiyor. ama neyse ki fotoğraflarımız var:)
Kaan 12 ocak itibariyle 9 aylık bir bebek oldu. işte bizim doğum hikayemiz de, 9 ay sonra
Kaan’ın aramıza katılması için çok bekledik biz. Bir dostum bana “çocuk sahibi olmak üç kişinin kararıdır” demişti. Evet, gerçekten öyle… Biz ne kadar istesek de, bir kaç yıl süren denemeler ve tedaviler sonrasında Kaan, nihayet, Temmuz 2009’da bizim aramıza katılmaya, yola beraber çıktığı diğer iki embriyonun aksine bu hayata gelmeye ve annesine tutunmaya karar verdi.
Heyecanla ve zevkle geçen hamilelik sürecinin 39. haftası sonunda, telaşımın zirvesindeyken, Kaan 12 Nisan gecesi 2:00’de “Hadi uyanın, ben geliyorum!!!” dedi.
Doğum kursuna gitmediği gibi doğumla ilgili çok fazla bir bilgisi de olmayan, herşeyi en sade haliyle yaşamayı tercih eden ben, sancıların doğum sancısı olup olmadığını anlamak için önce evdeki kitapları karıştırıp 1 saat kadar bekledikten sonra eşimi, İhsan’ı, uyandırdım. Şaşkın şaşkın birbirimize bakarak, yatakta geçirdiğimiz dakikalar sonrasında doğum yapmak üzere olduğuma karar verdik. Doktorumuzu aramak için ne zamanın doğru zaman olduğunu düşünerek biraz daha vakit geçirdik ve biraz daha beklemeye ve sancıları takip etmeye karar verdik. Bu arada Dizimax’te iki bölüm arka arkaya Monk’u seyredip, sabah 6’ya doğru, gün boyu bir daha fırsatımız olmaz diye hafif bir kahvaltı da yaptık. Artık zamanın geldiğine kanaat getirince doktorumuzu, sevgili Faruk Bey’i uyandırdık. “Hadi beklemeyin artık, hastaneye gidin” deyince de hemen yan sitede oturan, canımız dostlarımızı, kuzen Talip ve Işıl’ı, da yanımıza alıp hastanenin yolunu tuttuk.
Hastaneye vardığımızda 5 dakikada bir gelen sancılar, kısa bir süre sonra 3 dakikada bire düşünce biz de Kaan hemen dünyaya merhaba diyecek sandık ama öyle olmadı!
Anneannesi, sabah safrakesesi operasyonuna götürdüğü canım anneannemi orada, arkasına bile bakmadan bırakarak, babaannesi İzmir’den, teyze ve eniştesi Kahramanmaraş’tan koşarak gelerek öğlene kadar yanımıza varmış olsalar da Kaan “durun daha doğmayacağım, biraz daha bekleyin” dedi. Sancılarım hafifledi, araları iyice açıldı.
Nihayet öğleden sonra Kaan’ın doğmaya karar vermesiyle doğumun ne kadar muhteşem bir süreç olduğunu, hayatımda daha önce hiç yaşamadığım şiddette olan sancılar eşliğinde fark ettim.
Bir MS hastası olarak, doktorumun ya epiduralsiz normal doğum ya da tamamen bayılarak sezaryen doğum yapabilirsin uyarısı sonrasında, bir an bile düşünmeden normal doğum yapmaya karar verdiğimden, bu mucizenin her anını, bence, olması gerektiği gibi yaşadım.
Hani başlangıçta demiştim ya çocuk sahibi olmak üç kişinin kararıdır diye, işte biz doğum sürecini de üç kişi yaşadık. … birbirimize kenetlenerek. Kaan ve benim fiziksel olarak çabalarımız, İhsan’ın da sadece yanımda elimi tutarak değil, kendisi de en az doğum yapan bir kadın kadar efor sarf ederek verdiği destekle, hayata getirdik Kaan’ı.
Hastaneye girdiğimizden itibaren, benim sancılarım ve Kaan’ın kalp atışlarını takip etmek üzere karnıma bağlanan NTS cihazı, o günün en favori elemanı oldu bizim için. İhsan, sürekli benim sancılarımın artmaya, Kaan’ın kalp atışlarının azalmaya başlamasını takip etti. Ve sancı anı geldiğinde, beni bağırmak yerine nefes alıp vermeye teşvik etti. O da benimle birlikte aldı verdi nefesini. Sürecin her anında öyle yanımdaydı ki, işte o zaman bir kere daha anladım bizim gerçekten elmanın iki yarısı olduğumuzu.
Sıra doğumhaneye gitmeye geldiğinde, onca saattir yaptığım her şeyin aksine bir şeyler yapacak olacağımı bilmiyordum. Sabahtan beri, sancı geldiğinde nefes alıp vermem gerekiyorken, bu defa nefesimi tutup ıkınmam gerekiyordu. Ikınacaktım ki, kendisini dışarı çıkmak için ittiren Kaan’a yardımcı olacaktım. Ama çok zorlandım. Bir ara ben bu işi yapamayacağım diye bağırdım. Doktorumuz sabırla sakin olmamı, yapamıyorum dediğim şeyi aslında yaptığımı söyledi. İhsan beni sürekli “hadi pilates yaparken yaptığın gibi, sen bunu yapabilirsin” diye telkin etti ve kendisi de benim ıkındığım kadar ıkındı.
Ve nihayet gece 2’de başlayan bu muhteşem süreç, 12 Aralık Pazartesi akşamı 7’de Kaan’ın dünya ilk haykırışıyla merhaba demesiyle son buldu. Artık Kaan aramızdaydı. Biz artık üç kişilik bir aileydik.
Ayça’cığım, Kaan’ımıza kavuştuğumuz o güzel günü, üçümüzün tek olduğu o özel günü kameranla ölümsüzleştirdiğin için sana sonsuz teşekkür ediyorum. Fotoğraflara bugün bakıp hala ağlıyorum. Yarın Kaan, bunları anlayacak yaşa geldiğinde o fotoğraflarla ona da anlatacağım neler yaşadığımızı. Babasının nasıl süper bir doğum koçu olduğunu anlatacağım ona.
Kaan şimdi tam 9 aylık. Onun yanında geçen her an, onun her anı, her hali çok değerli. Doğumunda nasıl birsek, hala biriz üçümüz. Bu tazecik ruhun ve kıymetli enerjinin, kendisini ve yaşam denen nehri tanımasına yardımcı olmak için ona yol göstereceğiz.
-Beni anne, İhsan’ı da baba yaptığın için çok teşekkürler… Seni çok seviyoruz Kaan’cığım.-
Yorumlar (5)
Tuba :
13 Ocak 2011 | 11:46Enerjisi fotograflardan tasan bir dogum olmus.. birlikte isiklar altinda ne guzel ne mutlu bir son:) Kaan dogdugunda boyle pamuksa simdi dusunemiyorum bile.. Sevgiler
Tuba :
13 Ocak 2011 | 11:48Ya da ne mutlu bir baslangic demeliyim:)))
aşkın :
13 Ocak 2011 | 12:14bu dogum nedense fotolarini gördügümden beri benim favorilerimdi (ailecek)… simdi anliyorum.. bosuna degilmis!!! üclükteki birlikleri daim olsun;)
türkan üründil :
13 Ocak 2011 | 14:27maşallah çok güzel bir bebek.insanın ruh eşini bulması ne güzel.umarım herkes bizim kadar şanslı olur.
Murat Arslan :
13 Ocak 2011 | 22:47tesadüf o ki bu dogumun resimlerini iki gün önce gördüm, bayıldım. şimdi de annenin agzindan o günü dinlemek daha da bir anlam kattı; bir baba adayı olarak o muhteşem gündeki rolümü anlamama yardımcı oldu…
dördünüze de teşekkürler! kaan’a sevgiler! 🙂