Sena’m ..işin arkadaşlığa dönüştüğü hikayelerden biri:) Daha o zaman doğum hikayelerini yazmadığım için bu hikayeyi anlatmaya sıra gelemedi bir türlü! Şimdi ben de bir kaç kelime ekleyebilirim hikayesini Sena’dan dinlemeden önce.
Burnumun dibindeki Amerikan Hastanesine neredeyse yetişemeyeceğim kadar hızlı çıktı Doruk! Geçen sene bayramdı, ben Sena’yı beklediğim için İstanbul’da kaldım, iyi ki de kaldım zira Feriköyden Nişantaşına doğumu kaçırıyordum. Ahmet sabah bana telefon etti ve 2cm açıklıkla hastaneye yatış yaptıklarını söyledi. “Tamam” dedim “akşamüzerine doğru gidebilirim ben bir kahvaltı edeyim en iyisi” Ekmek almak için evden çıktım, köşedeki fırından ekmeğimi aldım, merdivenleri çıkarken telefonum çaldı, arayan Ahmet:
“5cm oldu” dedi!!
Nasıl yani diye düşünmeye bile fırsatım olmadan çantamı aldığım gibi hastaneye doğru yol aldım. Ben gittiğimde 8cm olmuştu! Yaklaşık yarım saat içerisinde doğumhaneydeydik ve Doruk bebek Sena’nın kolları arasındaydı. Benim için ilkti bu kadar hızlı bir doğum 🙂
Doğumdan sonra herşey sakinledi, yavaşladı.. göz yaşları ağır ağır indi Sena’mın yüzüne..
Ah sevgili Doruk.. büyüdüğünde doğumunla ilgili anlatacağım çok hızlı bir hikayem var sana.. Hayatın boyu bu kadar aceleci olursan ne yapacağız ? Hani su gibi doğdun derler ya.. ömrün boyu su gibi aksın gitin herşey..
Şimdi Sena’nın anlatımıyla o gün ama önce benim için yazdığı şu güzel cümleler var .. Kalemine sağlık .. teşekkürler doğum hikayeni paylaştığın için.
Fotoğraf çekimi ile ilgili bana geldiğin gün tanıştığımda zaten oldukça pozitif bir önyargım vardı ortak arkadaşımız sayesinde..Ama kapıdan içeri ilk girdiğinde ve ” Selaam, geç kalmadım di mi, Kadıköy de çekim görüşmesinden geliyorum” dediğinde şöyle demiştim içimden, yorgunluğuna rağmen bana akşam saatinde bile olsa evime gelecek şekilde vakit ayırdı , oysa onun da küçük bir çocuğu var evde bekleyen….Sonra arka arkaya geldi sorular, “Normal mı yapacaksın , aa harika..Eee bu evdeki kediyi bebek gelince tutacaksınız değil mi ? ” Hepsi aklımda Ayça, senin ticari anlamda kurduğun ilişkilerde bile içten samimiyetin, kendine göre o ortaklıkta yarattığın dostane tutum, annenin sana bebeğini ilk görme hakkını tanıması için yeterli bence. Derler ya, ilk doktoru gördü benim bebeğimin çıkışını..Ben emin değilim :))) yolun açık olsun arkadaşım, hakettiğin yerlerde dalgalansın bayrağın…
Sena Dinlenc Baran
Her annenin her bebeğin bir doğum hikayesi var ya , işte bizimki…
Tüp bebekle başladı herşey, aşılama yapmaya giderken 1. denemede tüpe dönmemizle. Oh oldu iyi oldu ben zaten söylemiştim doktor amcamıza ben hiç aşılama yapmak istemiyorum diye..Oğlum söz dinledi zaten ilk geliş anından itibaren, yola çıkışında bile uslu bir çocuktu :))
39+2 sabahı hafif bir ıslaklık hissi ile uyandım ama ihtimal vermiyorum, hani herksin suyum geldi foşş diye odanın ortasına hikayeleri var ya , benim de öyle olmalı sanki..Ama pinpirikliyim tedbiri elden bırakmayalım diye doktorumuz aradık. Ramazan bayramının 2. günü idi bir yandan da off off diyorum şimdi doğum olsa hep nöbetlere denk geliriz. Doktorumuz hastaneye gidin kontrol etsinler, başlamış ise geliyorum dedi. HAstaneye yola çıktık, ama ben Bebek sahiline kahvaltıya gidercesine rahatım. Eşyalarım 1 haftadır aracın bagajında nasılsa, sadece kocamı telefonumu ve kırmızı saç bandımı aldım yanıma. Bir yandan da kendi aramızda konuşup gülüşüyoruz .Yanlış alarm eve dönün diyecekler bize o kadar eminiz.
Hastaneye vardık, saat 08.00 civarı , acil ünitesindeki nöbetçi doktor beni muayene etti. İnsan kendi doktorundan başkasına muayene olmak bile istemiyor o an ama yapacak bir şey yok.”hımmm “ded doktor bey.. Bu hımm ifadelerini pek sevmem ben, bir sorun var ama açık açık nasıl desem demektir benim gözümde ! Aktif suyunuz gelmiyor ama 2cm açıklık var dedi aaaa demişim birden. Araştırmacı gazeteci edasıyla hemen bilmiş bilmiş konuşmaya başladım” , yaaa 4 cm de epidürel takılıyor nasıl olacak şimdi ?? ” Doktor bey kendi doktorumu aradı. Ve kaşla göz arasında beni odaya yatırmaya karar verdiler, eşime başladım yağmur gibi vızıldanmaya :
– ” odamızı seç tatlım, suit olursa süper olur, annemleri aramak lazım, ayy arkadaşlara söyle mail atsınlar haber zinciri çalışsın,
-evdeki yardımcımıza söyle bilmem kaç gün olmayacağım çiçekleri sulasın, odamızı hazırlasın …”
HAkikaten gereksiz bir sakinlik vardı üstümde, doğuma dair en ufak bir korku en ufak bir heyecan yoktu bende…Nedendir bilinmez tek hissim oğlumu merak ediyor oluşumdu, Kime benziyor, nasıl gelecek, kaç cm kaç gr doğacak vs vs…
Bir bakıma bu sakinliğin büyük faydasını gördüm, kalbim çarpmadı , ellerim titremedi, ağzım kurumadı. Sanki doğuma değil de bi prezentasyona hazırlanıyor gibiydim. Normal doğuma dair öncesinde çok az video seyretmiş, çok az acı/ ağrı hikayesi dinlemiştim. Bunların beni negatif etkilemesini istemiyordum çünkü. Bir bakıma belki de azıcık hata yapmışım zira sonrasında yaşadığım komplikasyonları daha iyi incelese idim sanırım bugünkü aklımla sezayeni tercih ederdim gibime geliyor. Ama her neyse bugün bugündür dün geçmişte kaldı sonuçta..
Odaya yattım saat 08.30 , 20 dakikada bir kontrol ediliyorum aa 3 cm , aa 4 cm dyorlar sanki çok garipmiş gibi. Sonradan anladım ki süper hızlı ilerleyen bir doğumdu bu, bayram sabahını bırak öğlene yetişecek gibiydi oğlum ! Saat 09.15 epidürel kateterini taktılar, doktorumuz odamıza girdi saat 09.30 . Sancılarım gelmeye başladı saat 10.00 . O da neee ? Saat 10.30 da ben 7-8 cm açıklığa varmıştım bile. Tanrının annelere mucize armağanı epidürel sayesinde nasıl oldu anlamadım ama saat 10’a kadar doğru dürüst acı bile duymadım ben. Saat 11.00 de tam 11’de doktorumuz dedi ki doğumhaneyi açın giriyoruz. 10 cm ben burdayım diyordu oğlum!
11.05 te girdik, ben elimde Vivaldi keman konçertosu CD mi eşime tutuşturmaya çalışırken, o üzerine hastanenin önlüklerini geçirmeye, ailem koridoru arşınlamaya başlamışken, doğum fotoğrafçımız sevgili Ayça Oğuş son dakikada koşturup yahu bu ne hız diye söylenirken girdik içeri.. Burada detaylı anlatmayacağım belki doğuma hazırlanan anneler vardır, belki kimine zor ve sevimsiz gelebilir ama anne olmaya hazırlandığım o anları şimdi şu an gibi anımsıyorum. Ikınmak zor bir süreç, hele ki epidürelin ıkınma hissini azalttığı ve ıkınırken “Allahım bitsin artık lütfennnn” diye tavana bakışımı anımsıyorum. Ahhaa yoo tam olarak şöyle diyordum arka arkaya” Tanrım lütfennnn “… Bir de sinir bozucu hemşireler tayfası vardı etrafımda, bir tanesi üzerime oturan ve ıkınmaya sözüm ona yardım eden 2. doktor yüzünden nefes alamadığım ve ağzımı açarak rahatlamaya çabaladığım halde ” Ağzını kapaaaaaa” diye bağırmıştı bana …
Sevgili Ayça ile göz göze geldik o an, fotoğraf çekimine ara vermişti, neden diye düşünmedim o an düşünecek halim de yoktu meğer oğlumun dünyaya geliş bedeli olan epizyotomi yırtığım ile tanışmış da haberim yokmuş. Biraz hüzünlü biraz endişeli biraz güven vermeye çalışan bir çift göz gördüm o an. Bana orada yanlız olmadığımı anımsattı. Eşim başımdaydı ama yeri itibari ile ( bir de adamcağız da şok oldu ondan mıdır nedir ) Ayça ‘yı daha çok gördüm sanki ..Sonuçta oğlum 23 dakikada geldi kucağıma. 28.11 günü doğan oğlum 11.28 de dünyaya geldi :)) Kova burcu olan ve Yay burcunun yükselenle eşlik ettiği ben anne oldum, Yay burcu olan Kova burcunun etkilediği oğlum evlat … Çıkarken duyduğum ses şampanya şişesini açarken bir tok sesi çıkar ya aynen öyle…O kadar rahatlamıştım ki ” Çıktııııı ” diye bağırdım :)))
Babasının minyatür kopyası minnoşum bugün hayatımın bir parçası. Doğduğu ilk günden beri adı gibi yaşıyor hayatını. Hiçbir şeyimiz az veya orta karar değil, isimleri koyarken dikkat etmenin önemini bir kere daha anladım. Ama ne çektiğim acı, ne doğum sonrası komplikasyonlarım, ne uykusuzluğum ne keyifsizliğim ne bel / sırt/ baş ağrılarım toplasan onun 1 gün bana verdiği huzurun yerini alamaz. Anne olmak güzel , anne olmak farklı ama asıl bağ hamileikte değil bakarken ,emek verirken ,günlerini gecelerini bağlarken gelişiyormuş. Bunu bilemezdim önceden, tek keşkem o karnımdayken onla keşke daha çok konuşsaydım…
Şimdi acısını çıkartırcasına her gün aaa haa huuu buu muu diye bağıran tontişime cevap veriyorum.Habire konuşuyoruz , babası fizikli anası kılıklı bir oğlan mı geliyor ne, bu gidişle çalçene , sabırsız, yerinde duramayan bir oğlan olacak belki ..Ama olsun en azından anasına şu kadarcık benzesin yahu ..Yoksa tam taşıyıcı anne gibi olacağım :))
İyi ki geldi iyi ki benim evladım oldu DORUK pasham, allah ayırmasın…
Yorumlar (2)
nursing assistant :
11 Kasım 2010 | 17:21If you are open to having a guest blog poster please reply and let me know. I will provide you with unique content for your blog, thanks.
Doğum Fotoğrafçısı | Doğum fotoğrafçısı Ayça Oğuş | Doğum Fotoğrafları | Bebek Fotoğrafları |Hamile Fotoğrafları | Çocuk Fotoğrafları | Aile Fotoğrafları | Doğum Hikayesi - Nilüfer :
11 Ocak 2011 | 11:28[…] yanlarından biri kendi doktorum Alper Mumcu ile normal doğuma girecek olmamdı Nilüfer’in Sena‘nın arkadaşı olmasının yanı sıra. Alper Mumcu ile ilk kez normal doğuma girecektim. […]