Oldukça yoğun bir yaz döneminde başladı hikaye. Buluşalım dedi Tuba.. elbet elimden geldiğince doğum öncesinde tanışıyorum ama bir şekilde Tuba’ya denk getiremiyorum. En sonunda ” oğlumla gelsem olmaz mı? ” dedim..Buluştuk ” aşşk kafe”de aşk dolu bir anne adayı ile 🙂 Oğlumun elini dirseğine kadar soktuğu limonatayı ” ya aslında böyle değildir de neden şimdi off poff” diyerek aslında doğuma dair ne kadar az şey konuşarak ne kadar çok Erinle ilgilenerek bir yemek yedik ve ne kadar keyifle oradan ayrıldık ..Tuba her zaman ” yetişirsin değil mi ? ” diye sordu. Yetişirim tabii dedim ve ilk defa telefonumu salonda unutarak uyuduğum bir gecede çalan telefonlarına cevap veremedim! Sabah uyandığımda 11 çağrı vardı ve “eyvah ” dedim Can doğdu ve ben “yetişirim yetişirim” diye diye doğumu kaçırdım. Korkarak aradığımda şen şakrak bir sesle “ben hastanedeyim” dediğinde derin bir nefes aldım. Bebek dediğin pıt diye çıkmıyor elbet ama 11 çağrıdan sonra sabaha kadar muhtelif saat aralıklarında aranmış olduğumdan ve cevap vermemiş olduğumdan artık kaçırmış olduğumu düşünmüştüm. Odaya gittiğimde mavi ve yelpazeli bir hava esiyordu .. Tuba bazen gülüyor, bazen yelpazesini sallıyor, bazen sohbet ediyor .. daha zamanı var diye düşündüğüm bir anda doğumhaneye götürmek için geldiler ve Tuba el sallarken herkese döndü ve ” şans kareni çekmeyi unutma sakın” dedi ! 🙂 Unutmam elbet diyerek doğumhaneye gittik. Rıfat gelene kadar yanında rahatlatmaya çalıştım Tubayı, Rıfat geldi ve bir kaç dakika sonra Can geldi..O kadar hızlı ve o kadar kolay bir doğumdu Can bebeğinki.. sonra göz yaşı, mutluluk…
Slideshowunu hazırlarken benden özellikle bir tek şarkı istedi Tuba..şimdi hikayesini anlattığı kelimeleri okurken siz de dinleyebilirsiniz..
[media id=3 width=220 height=20]
..bir yokmuuuş, bir varmış…’ böyle başlıyor bizim masalımız…
Harika bir hamilelik yaşadım. Sorunsuz, keyifli, sağlıklı, birbiri ardına gelen kontroller, ultrasonlar, kaç cmdi kac kilo oldu derken zaman su gibi aktı. Fındık kurdumu eciş bücüş bile olsa görecek olmanın heyecanı sarıyordu her ay. Benim için her anının eşşiz bir deneyim olduğu unutulması imkansız bir 38 hafta geçirdik oğlumla aynı bedende. İlk haber, ilk tekme, ilk hıçkırık, ilk dönmeler:) Bunları yaşamak bir kadın için ne unutlmaz deneyimler. Gece uykusuzlukları, sıcaklar, mide yanmaları, bel ağrıları, bacak ağrıları, ayak şişmeleri bütün bu olumsuzluklara insan nasıl dayanır yoksa.. Geriye dönüp bakınca hatırlamakta bile zorluk cekiyorum simdi, ama son haftalara dogru epey zorlanmaya başlamıstım uyumakta, gece mutlaka kalkıp soğuk suyla elimi yüzümü ayaklarımı yıkıyordum. Bazen bunlar da yetmeyince tamamen duşa giriyordum.
Saat 00:01 olduğunda tarih 13 Temmuz 2010’u gösteriyordu ve ben facebook hesabıma son 12 gün yazdım..tahmini dogum tarihine dogru geri sayıma başlamıştım. Sonra yattım, o gece yine çoook sıcaktı. Hayır hayır cehennem bundan daha sıcak olamazdı emindim. Sonra sıcaktan delirerek uyandım, saat 2:30 civarıydı. Duş aldım yattım. Derken o anda Can’ın 12 gün erken gelmeye karar verdiğini anladık:) Suyum gelmişti.. Bir yandan doktorumu arıyor bir yandan evin içinde başı kesilmiş tavuk gibi dolaşıyor ve her yeri batırıyordum 🙂 Neyse ki hastane çantam hazırdı. Bütün bu telaşın içinde aradığım ne annem, ne ablamdı. Doğumumuzu fotoğraflayacak olan tatlı Ayça’dan başkası değildi.. ama olamaz telefonu açmıyordu. 15-20 kere aramış ve uzun uzun çaldırmıştım. İlk doğumum olduğu için sanki hastaneye gider gitmez doğuracağıma dair bir tuhaf bir inanç içindeymişim demek:) Neyse, sonra annelere haber verdik. Ve işin komiği eşimin yan apartmanımızda oturan annesi bizden önce hastaneye varmış, bizi orda karşılamışlardı. Çünkü Rıfat heyecandan yolu şaşırmış ve 10 dakikalık mesafeyi 30 dakikada gitmiştik. Saat 03:30’da bizi odaya aldılar ve bekleyişimiz başladı. Sancım, ağrım – sızım yoktu. Uyumaya çalışsam da uyumam mümkün değildi. Oğlumu görmeme saatler kalmışken nasıl uyuyabilirdim ki:) Epiduralli normal doğum yapacağım için epidurali sancılarım yokken taktılar. Elimde yelpazem odanın klimasının çalışmadığına emin bir şekilde yatağımda uslu uslu yattım. Geceyi atlatıp sabahı ettikten sonra öğlene doğru sanırım Ayça aradı. 15-20 cevapsız çağrıyı görüp hemen aramış, canım heyecanla ‘Kaçırdım mı?’ diye sordu. Ben de ‘Hayır hastanedeyiz’ dedim. İlk defa telefonunu sessize almis, ama sorun olmadi neyse ki. Gerçekten herkesin söylediği gibi Ayça sanki bizim tanıdığımız biriymiş, arkadaşımızmış gibiydi. Öyle ki hamileligimin 8. ayında dünyalar güzeli oğluyla beraber yemek yemiş çok da keyifli vakit geçirmiştim.
…..
Sonra sancılar başladı, saat kaçtı, ne kadar açılma vardı, doğum sancılar başladıktan kaç saat sonra oldu gerçekten hatırlamıyorum. İnsan olumsuz hicbir şeyi hatırlamıyor, aklımda sadece güzel şeyler var. Sancıları epiduralle daha rahat geçişler şeklinde atlatıyordum. yanımda olan herkesin başta sevgili esimin desteğiyle tabi. Fiziksel anlamda elimden tutması bile bana inanılmaz güç verdi. Kendi heyecanını bastırarak bana nefesler aldırdı. Ayça da bizi en doğal hallerimizle ölümsüzleştirdi. Can’a, biricik oğluma o günü, o dakikaları, O’nu nasıl da heyecanla beklediğimizi en güzel anlatacak sözcükleri yazıyordu kamerasıyla.
Açılma 9 cm olunca doğumun başlamak üzere olduğunu söyledi doktor vee geliyordun artık. Doğumhaneye doğru giderken hiç ama hiç korkmuyor, hiç acı çekmiyordum. Doğumhaneye Ayça ve Rıfat girecekti ama Rıfat hazırlanıp gelene kadarki sancıları atlatmamda Ayça yardımcı oldu. Sadece elini başıma koyması ve az kaldı demesi bile öyle büyük bir yardımdı ki…
İçeri girdikten ve sanırım 4 denemeden sonra geldi Can’ımız, ilk nefesini aldi kucağımda. O’na ilk kez dokundum, küçücük, ıslak, mükemmel, kusursuz, benim, bizimdi… heyecan mutluluğa, sevinç gözyaşlarına karıştı. Karman çorman ama ilk defa bu kadar tam hissediyordum kendimi. Kuzum hiç ağlamadı. Ben tabii sesini duymadığım için her şeyin yolunda olup olmadığını soruyordum. Ne güzeldi, dünyaya geldigi için mutluydu işte niye ağlasindi ki?! 🙂 İstediği bir zamanda sağlıkla yanımıza gelmişti.. ama yorgundu. Kucağıma verdiklerinde asla unutamayacağım bir güzellikle, huzurla uyudu.
Doğum, anne olmak bir kadının yaşayabileceği en eşsiz duygu. Dilerim isteyen herkes bu mucizeyi yaşasın.
Can’a;
6. ayına bir hafta kalan şu günlerde yazabiliyorum bu yazıyı. Bugüne kadar beni hiç üzmediğin, sadece sen olduğun ve annen olduğum için sana sonsuz teşekkürler ediyorum oğlum.
Yorumlar (9)
elif candar :
06 Ocak 2011 | 13:05harikaydı,okurken gözlerim doldu..
kirazzade :
06 Ocak 2011 | 13:36Yok yok, birkaç tane daha böyle doğum hikayesi okursam bebek yapacam 😀
güneş bağdadioğlu :
06 Ocak 2011 | 14:39üzerine tek bir kelime söyleyemeyeceğim ”müthiş” ……
dilara dönmez :
06 Ocak 2011 | 15:37Hikayenizi okumaya başladığımda çok duygulandım, gözlerim doldu ama ağlamamalıyım dedim, kendimi tuttum. Yazının sonunda ise bir baktım gözyaşlarım sel olmuş, kendi kendilerine akıp gidiyorlar. Güzel oğlunuz Can ile beraber tüm ailenize ve size sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir yaşam diliyorum.
Doğum kadar bir annenin hissedebileceği en özel şeylerden biri de çocuğunuzun size “seni seviyorum anneciğim” demesi. Bir sevgili gibi gelip saçınızı okşaması, parmaklarınızı tek tek öpüp elinizi yanağına dayaması. :))Bu cüce boylu minik devler:), onlara ne kadar sevgi verirseniz size 10 mislini veriyorlar. Allah hepsine sağlıklı, uzuuuun ömürler versin.
Sevgiyle kalın,
Dilara
Iraz Toros :
06 Ocak 2011 | 16:24Yine gözyaşı, bugün öyle bir gün, bu beni ağlatan bir hikaye hem de her seferinde..
türkan üründil :
07 Ocak 2011 | 14:15doğum yapalı 6 ay olmasına rağmen her hikayede duygulanıyorum.cok güzel bir hikaye.bir ömür boyu mutlu kalmanız dileğiyle
Tuba :
11 Ocak 2011 | 12:05Iyi dilekleriniz icin cok tesekkur ederim:)
Betül Yaşar Arslan :
26 Temmuz 2011 | 21:53Muhteşem! Gözyaşlarımdan ekranı flu görerek okudum… Ömür boyu mutlu olun!
Sezin Kenet :
26 Temmuz 2011 | 22:19Çok çok özel ve güzel bir iş yapıyorsun Ayça!!!
Yine çok severek okudum.. hele babanın yolu şaşırmasını eşime de okudum şimdi:)))